Dönem arası vatana dönüş

24 Ocak 2014 Cuma

Sınavların bitip son belge işlerin de hallettikten sonra yaklaşık 1 ay sürecek dönem arası tatili için 12 Ocak günü Türkiye'ye döndüm. Özlediğim şeylerin açlığını daha yeni giderdiğim için anca şimdi yazmaya fırsat buldum. Daha doğrusu yemekten anca zaman kaldı.
Atatürk Hava Limanın'dan çıkıp Bursa'ya geçmek için Yeni Kapı iskelesine geldiğimde ilk yemeğimi yedim. Bir baktım köşede seyyar pilavcı var. Dedim, abi bir tabak verir misin? - Tavuklu mu? Sade mi? - Tavuklu abi tavuklu. Oturdum orada nefes almadan yedim. 5 ay sonra ülkedeki ilk yemeğim bu oldu.
Evdekilere sürpriz yaptığım için biraz zorlu yollardan geçerek eve ulaştım.
Geldiğim günden beri yaklaşık bir haftadır sadece yemek yiyip geziyorum. Arkadaşla buluşup hasret giderdik. Artık hikayeleri anlatmaktan dilim şişti.
Henüz hacı ziyareti gezmelerine çıkmadım. Ama o da yakındır.

Norveç - Oslo Gezisi

16 Ocak 2014 Perşembe


























Yakaladığım gün doğumu. Dünyanın tepesindeki ülkelerde gün doğumu ve batımı ayrı tatlı oluyor.
Stockholm gezisi bittikten sonra otobüsle Oslo'ya geçtik. Vardığımızda saat 06.00 civarındaydı.Malum hava geç aydınlanıyor. Hava aydınlanana kadar terminalde bekledik. Tabi ufaktan içerideki marketlerin fiyatlarına göz dikiyoruz. Ayrıca acayip uykusuzuz. Benim bir hastalığım vardır. Hiç bir şekilde otobüs yolculuklarında uyuyamam. Stockholm yorgunluğu bir de üstüne yol eklenince iyice hayalet moduna girdik. Lakin gezmek için her şeye katlanırız. Bundan aylar önce, hadi geçen sene diyelim. Biri deseydi Norveç'e gideceksin diye hayal gibi gelirdi. Teee dünyanın tepesi. Hem madden uzak hem manen :)

 Fjord gezisinden bir kare. İnsanlar işte böyle yerlerde yaşıyor.
 Başka bir kare daha

Kalacağımız Hostel'i aramaya başladık. Etrafımızda gördüğüm manzara karşısında biraz şok oldum. Manzara şu, her yer siyahi. Çok garip geldi. Etrafta on kişi varsa bunların 9'u siyahiydi. Bunlar çoğunlukla afrikalı ve pakistanlı veya afgan idi. Sonradan daha merkeze gidince sayıları azaldı. Sanırım otogarın bulunduğu yer biraz getto tarzı bir yerdi.
Uzun bir süre aradıktan sonra Hostel'i bulduğumu düşündünüz tabi. Hayır bulamadım. Köşede bir taksi durağı vardı. Orada afgan göçmeni bir çocukla tanıştık. eline haritayı tutuşturduk.
"Biz burayı arıyoruz." dedik. Çocuk aldı yeri tek seferde olamasa bile bizi kalacağımız yere kadar bıraktı. Bu da Türkiye'de alışık olmadığımız bir durum. Çocuk işini bırakıp bizi Hostel'in önüne kadar bıraktı.
Neyse check-in için içeri girdik. Patron yerinde yok. Yaklaşık 30 dk kadar gelmesini bekledik. O sırada almak bir çocukla tanıştık. O da gezmeye gelmiş bilmemne bir sürü şey anlattı. Her yeri dövmeydi elemanın. :)
Eşyaları depoya bırakıp gezmeye çıktık. Hepimiz o kadar çok uyumak istiyoruz ki anlatamam. Herkes uykusuzluktan ölüyor. Lakin öyle dünyanın tepesinde gezinirken kış ayında erken hareket etmek gerekiyor. Saat 15.00 oldu mu hava kararmaya başlıyor. Zaten Hostel'den çıkana kadar saat 11 oldu. Hostel merkeze oldukça yakındı.
Aradaki fark hemen anlaşılıyor. Burası kesinlikle Stockholm'den daha soğuk. Ama güneşin doğuşu daha bir güzel görünüyor.
Paraları İsveç parasından biraz daha değerli fazla bir fark yok, ve daha pahalı bir ülke.
Oslo Fjyordlarıyla ünlü bir yer. Arkadaşlarla beraber tura katılalım dedik. Kişi başı 30€. Eğer 10 kişi gelirseniz grup indirimi yapıyorlarmış. Biz de başkalarını bekleyelim dedik. Belki 10 kişi oluruz indirimli alırız diye. Lakin nafile. Kimse gelmedi. Ta ki biz bilet alana kadar. Tam biletleri aldık 5 dakika sonra insanlar gelmeye başladı. Şans işte...






















Burası da Opera binası. 

Teknenin arkası açık. ön taraflar kapalı. Zaten küçük bir tekneydi. Sırf fotoğraf çekme aşkıyla 2 saatlik turda dışarıda oturdum. İçeri giren dalgalarla bir güzel ıslandım. Üstüne gelen rüzgarla bir güzel donduktan ve bir sürü güzel fotoğraf çektikten sonra tur bitti. Tekneden indikten sonra inanın ayaklarımı hissetmedim. Botlarımın içi full kürklü. Bir de kalın çoraplar var. O halde ayaklarım dondu. Ben böyle üşüdüğümü hatırlamıyorum.
Geldik yine o hazin sona. Saat daha 15.00 olmasına rağmen hava kapamaya başladı. Hemen gezmeye devam edelim dedik ama yok olmayacak. Soğuktan öleceğiz. Önce gidip bir ısınmamız lazım. Hemen karşıda belediye binası vardı. Oraya gidip evsizler gibi sığındık. Siz de yazın bir kenara. O soğukta ısınmak için ideal. Üşüyorsanız dalın içeri hemen. :D
İşte burası o meşhur belediye binası. Üşüdüğünüzde direk buraya dalın.
Isınıp kendimize geldikten sonra Krallık Sarayına gittik. Saray Oslo'nun neredeyse tepesinde. Sarayın bahçesinden Oslo şehrini tepeden görüyorsunuz.
Gece karanlıkta açk hava heykel müzesini gezdik. Oldukça değişik heykeller vardı. Hava karanlık olduğundan fazla bir şey görmedik aslında. Sadece biraz fotoğraf ve aydınlatılmış yerler. Eğer Oslo'ya yolunuz düşerse hava kararmadan burayı ve fjordları  görün derim. Diğer yerleri karanlıkta da gezersiniz.
Açıkcası Oslo'yu fazla gezemedik. Gezilecek daha bir dünya yeri vardı. Ama havanın erken kararması bir de uçak biletinin ertesi gün olması sadece 1.5 gün süre verdi bize gezmek için. Kesinlikle bir kere daha gelmek lazım.





























Stockholm Gezisi

24 Aralık 2013 Salı

Ortalama üç hafta önceden aldığımız uçak biletlerinin tarihi geldi çattı. Beş arkadaş Riga'dan Stockholm'e doğru yola çıktık. Yaklaşık 1 saat sonra Stockholm'de olduk. Üç günlük gezimizin ilk durağı burası. Buradan sonra Oslo'ya geçmeye karar verdik. Bir soraki yazı'da Oslo'dan da bahsedeceğim.
Uçak biletlerini RyanAir'dan aldık. Oldukça ucuz. Türk lirasına göre 64 lira Riga-Stockholm. Stockholm'deki hava alanı merkezden oldukça uzak. Hava alanından 16€'ya merkeze gitmek için otobüs bileti aldık. İndimiz yerde saatler bir saat geri olduğundan ve daha kuzeyde olduğundan saat 15.30 civarı olmasına rağmen hava kap karanlıktı. Neyse yaklaşık 1.3 saat sonra merkezde olduk. Hava karanlık bile olsa şehrin cazibesini hissedebiliyorsunuz. Aynı zamanda buz gibi havasını da. İlk dikkatimi çeken şey binaların betondan değilde neredeyse tamamen camdan yapılmış gibi durması. Etraftaki büyük binaların çoğu tamamen cam.
Önceden rezervasyon yaptırdığımız Hostel'i aramaya başladık. Sırt çantalarımız oldukça ağır. Çantaları bırakıp öyle gezeriz dedik. Bir de gelmeden Riga Freeshop'dan 1lt J&B aldık. Malum hava soğuk. ısınmak lazım.
Kaldığımız hostelin ismi InterHostel. Eğer bir gün Stockholm'e yolunuz düşerse tavsiye ederim. Lakin 5€ nevresim takımı için para alıyorlar. İlk defa böyle bir şey gördüm. Bu yönüyle biraz kötü. Ama genel olarak iyi diye bilirim.
Kaldığımız hostelin bir sokak altında burayla karşılaştık. Galatasaraylıyım ama yine de çekiyim dedim :)
Hava erken karardığından dolayı saat daha erken olmasına rağmen bize sanki geçmiş gibi geldi. İlk olarak elde haritalarla yolumuzu bulmaya çalıştık. İsveç insanı acayip yardım sever. Soru sorduğumuz herkes güler yüzlü bir şekilde hiç sıkılmadan bize yolu tarif ettiler. Ve özellikle şunu da belirtmek istiyorum, yaş farketmeksizin insanları çok iyi ingilizce konuşuyor.
Bir şekilde Stockholm OldTown'u bulduk. Baltık ülkeleri oldtownlar'ından daha değişik olduğu kesin. Oldukça eski ve görkemli bina mevcut. Old Town'un içinde Vikings Bar diye bir yer vardı. Çalışanların kıyafetleri, masalar, tas tabak her şey o döneme uygundu. Arkadaşımla beraber Viking aşığı olan biz bir de mekana aşık olup " niye Riga'da böyle bir yer yok :( " diye iç geçirip yola devam ettik.


Bahsettiğim Vikins Bar'ından çekebildiğim bir kare.

Stockholm de geniş bir cadde var. Cadde boylu boyuna bar vb yerlerle dolu. Bir tane bara girdik. Hani derler ya Türkler heryerde diye. Çok doğru laf. Barmen Türk çıktı. 12 yıldır orada yaşıyormuş. Kendisinden yol bulma konusunda yardım aldıktan sonra yanda bir market vardı oraya girdik. Market sahibi de nereli çıksa beğenirsiniz. Adam Mardin'li çıktı. Ben burda artık susuyorum.
Oradan uzunca bir geziden sonra otele çekildik. İyi bir uykudan sonra sabah erkenden kalktık. Malum daha güneş doğmadan battığı için. Ertesi gün Oslo'ya geçektik.
Sabah kahvaltılık bir şeyler almak için dışarı çıktığımda yerler buz tutmuş. Saat yaklaşık 08.00

Şimdiden gidiş biletini almak lazım. Bilet satış noktasına gittik. Lakin hızlı trende yer kalmamış. Yer olan saat ise bize uygun değildi. Mecburen otobüs bileti aldık. Yine eziyet dolu bir yolculuk bekliyordu bizi belli. Kişi başı30€ verdik.Uçak biletinden daha pahalı. Neyse biletleri aldıktan sonra güneş batmadan bir de gün ışığında görelim istedik Stockholm'ü. 7€'ya tekne turu bileti bulduk. Nehirde adaları gezdiriyor. Sırf fotoğraf çekmek için dışarıda durdum. İnanılmaz manzaralar var. Ama dondum o ayrı bir konu. Bir de sarhoş dadandı üstüne oh mis. Adama git diyoruz yok aga dinlemiyor. En sonunda bir adaya bıraktı bizi tekne. Ada tam filmlerdeki gibiydi. Hemen iskelenin karşısında ufak bir restaurant biraz yanında büyük bir yılbaşı ağacı. Böyle yerler bana hep hayal olarak
gelirdi. Şimdi içinde olunca insan inanamıyor. Adada geziye çıktık. Hava da bir soğuk anlatamam.


Bir tane kilise bulduk. Kapıyı zorladık açık. İçeride bir kadın vardı. Çocuklarla beraber piyano çalıyormuş. Ders temin bitmiş. Yarın için hazırlık yapıyormuş.
Ada'da rastladığımız kiliseden bir kare.

Saat geldi adadan ayrıldık. Yaklaşık bir saat sonra merkezdeydik.  Otobüs saatine kadar dışarıda takıldık. Geceleri acayip soğuk bir yer. Yukarıda da söylediğim gibi her yer buz. Neyse otobüs saati geldi. Burada da koltuk numarası kavramı yok. Boş bulduğun yere otur. Nasıl bir şeyse artık. Yaklaşık 8 saat sonra Oslo'ya vardık. Oslo macerası bir sonraki yazı da :)
Kendi gözümden Stockholm manzaraları;



Gemiler için benzin istasyonu. İlk defa böyle bir şey gördüm.


















Tekne gezisinde böyle bir çok eve rastlıyorsunuz. Ufak ufak adalar maksimum bir düzine ev var bazılarında sadece 2-3 tane ev var. Tam hayalimdeki gibi.


Ada'daki yılbaşı ağacı




Fotoğraflarla

22 Kasım 2013 Cuma

Bugün sabahtan oldtown'a gidip fotoğraf çektim. Lakin hava hep kapalı olduğundan performans maksimum bu seviyede kaldı.

Bu kipsala köprüsü dediğimiz yer. Karı taraf kipsala.


Burası ise köprünün aşağısındaki yürüme yolu.


 Özgürlük anıtının hemen sol tarafındaki parktan tatlı amca ve teyzemiz





 Yılbaşı ağacının doğduğu yerde yılbaşı için kocaman ağaç şimdiden yerini almış.






Latvian Indepence Day

21 Kasım 2013 Perşembe

18 Kasım  Letonya'nın bağımsızlık günü olarak kutlanıyormuş. Haftalardır süre gelen bir kutlama serüveni zaten vardı. Ama 18 Kasım kutlamaların doruk noktası olan gün oldu. Gün boyunca sabahtan itibaren Riga sokaklarında askeri törenler, geçitler vb şeyler oldu. Sabah merkezde fazla zaman geçiremesem de akşam kutlamalara arkadaşlarla katıldık. Ben Riga'yı bu kadar kalabalık hatırlamıyorum. Her yer insan doluydu. Gece sonunda havai fişek gösterisiyle son buldu. Sonra içmeye.