Tam 10 sene oldu bugün

29 Ağustos 2023 Salı

Sevgili arkadaşlar, Riga ile yollarımızın kesiştiği insanlar.

Bugün farkettim ki tam 10 yıl olmuş erasmus macerama başlayalı. Zamanın bu kadar hızlı geçtiğini farkedince bir garip oldum.

Eski yazılarıma göz arttığım da bazı şeyleri unuttuğumu farkettim. Hatıraların bazıları hafızamdan gitmeye başlamış. O nedenle buraya, o güzel hatıraları not düştüğüm için çok mutluyum.

10 yılda çok şey değişti. Okul bitti. Yüksek lisans bile bitti. Hatta doktora bile bitmek üzere :) Değişmeyen tek şey okumaya devam ediyor olmam.

Gezmeye devam ediyorum.

Erasmusun bana kattığı "gezme kültürü" hala devam ediyor. İyiki de ediyor. Sanırım 20 ülkeyi geçtik. Bazen karıştırıyorum. Artık gezilerime eşim ile devam ediyorum. 

Yeni rotaları ve yeni maceraları da buradan paylaşmak isterim. Fakat İş, okul, ev derken zaman bulmak neredeyse imkansız oluyor.

Kendinize dikkat edin. 

Unutmayın, ben hep buralardayım.

Esen kalın.



Hep buradayım

19 Nisan 2022 Salı

Karşıdan bakınca terkedilmiş bir blog gibi duruyor, biliyorum. 

Burası benim anı defterim, güzel günlerimin bir hatırası. Erasmusa gideli yaklaşık 9 sene olmuş. 

Bu zaman zarfında okumayı, öğrenciliği halen bırakmadım :)

Şuan doktora eğitimime devam ederken, özlediğim zamanlar buralara gelip kendi yazdığım yazıları okuyorum.

İnanın çoğu şeyi unutmuşum bile. Başkasının gözünden okur gibi oluyorum. 


Görüntüleme istatistiklerine bakınca yeni birçok arkadaş yazılarımı okumaya buralara uğruyor. Bu da beni çok mutlu ediyor. 


Dediğim gibi ben hep buradayım. Siz de buralara uğrarsanız bana bir el sallayın. 

Hort

1 Şubat 2020 Cumartesi

Uzun zaman oldu buraya yazmayalı. Aslında sürekli açıp açıp bakıyorum buralara.
Özlüyorum çünkü.

Yaşananları unutuyorum yavaş yavaş. Biraz yabancı gibi okuyorum yazıları. Hatırlıyorum yaşananları. O zaman ki kadar olmasa da yine mutlu oluyorum yaşananları hatırladıkça.

Buraları okuduktan sonra Riga'ya erasmusa giden arkadaşlar varsa lütfen bana ulaşın. Oralar hakkında sizi dinlemek beni çok mutlu eder :)

İnanır mısınız hala oradan getirdiğim birkaç şişe Balsam'dan biri duruyor. Onu içmeye kıyamıyorum. Arada açıp bir yudum alıyorum. Anında Riga'ya ışınlanma :)

Hadi ! e-maillerinizi bekliyorum :)

Kendinize iyi bakın 

Villand Hostel'de Kalınır mı? Nasıl bir yer? Okula Uzaklık?

25 Aralık 2016 Pazar

Özellikle Baltic International Academy(BİA)’yi kazanan arkadaşların en çok yönelttikleri soru. Çünkü Riga’da ki yurt sistemi okullara bağımlı ilerliyor. Yani her okulun kendi yurdu var. Eğer öğrencisi iseniz o yurda kayıt yaptırıyorsunuz. Örnek olarak Letonya Üniversitesi’nin Prima Hosteldir, Riga Teknik Üniversitesi’nin Kipsala. Ama BİA’nın maalesef böyle bir anlaşması yok.

BİA için en iyi alternatiflerden biri olarak benim de kaldığım Villand Hostel kalıyor.


Öncelikle genel olarak bir tanıtayım. Resimlerde gördüğünüz gibi ahşap bir ev.3 katlı. giriş katında tam karşıda mutfak vardır. sağda ve solda olmak üzere giriş katında 4 er kişilik iki oda var. biri kızlar için biri erkekler.

İkinci katta 1 ve iki kişilik odalar. Üçüncü katta da 2 tane oda var. Bu kat sadece kızlara ait. Her katta banyo ve tuvalet var.

Buradan memnun olanlar kadar memnun olmadan ayrılanlar da oldu. Ama ben genel olarak memnun ve güzel hatıralar bıraktığım bir 10 ay yaşayarak ayrıldım.

Ev olmasından ve ev sahibinin oldukça iyi niyetli biri olmasından dolayı bol bol party verebilirsiniz. kimse karışmaz. Hatta bize "evi yıkmadığınız sürece istediğinizi yapın" demişti. Bunun üzerine verdiğimiz party'de buna güvenerek biraz abarttık. Siz o kadar abartmayın :)

Tam bir aile ortamı olur. Beraber yemek yapar yersiniz, baharda dışarıda barbekü yapar muhabbetinizi edebilirsiniz. Ortalama 15 kişilik kocaman bir uluslararası aile. Bence bu fırsatı yurtta bulamazsınız.

İlk dönemimde evde 10 Türk falan vardı herhalde ama 2. dönem tek bendim. Bu biraz sizin şansınıza bağlı.

Old Town'a uzaklığı 5 durak olması lazım. 15 dk sürüyor maksimum. 15 Numaralı Troleybus ile. Ah be o pis kokusu geldi aklıma :) 

Okula Yakınlık

Yürüme mesafesindedir. Maksimum 5 dk sürer. 

Burası evimiz. Bu gördüğünüz yoldan düz gittiğiniz zaman karşınıza bir park çıkacak. O parkın tam karşısında okulu göreceksiniz.




Parkımız bu. hemen karşısında ise okul var. Burası sonbaharda yapraklar dökülünce ve kar yağdığı zaman oldukça güzel oluyor. Tadını çıkarın.
  

Temizlik Nasıl?

Bu tamamen evde kalan diğer öğrencilerin temizlik tutumuna bağlı. Ev temizliğinden kalan sizler sorumlusunuz. ( Ben kalırken böyleydi. Şimdi nasıl bilmiyorum ) Mutfak ve Banyo siz ne kadar temiz tutarsanız o kadar temiz. Beklentilerinizi fazla yükseltmemenizi tavsiye ederim :) Zamanla alışırsınız.

Bu da mutfağın son hali idi. Sanırım dönmeden 1 gün önce çekmiştim. Bak işte yine duygulandım. 

Ben tekrar kalsam yine burada kalırdım. Nasıl zaman geçireceğiniz denk geleceğiniz oda ve ev arkadaşlarınıza bağlı. Bir aile olacağınız bol eğlenceli zaman da olabilir, bunun tam tersi de. Ama bence bir yurttan daha iyi. Tabi bu benim düşüncem. Size bol şans :)

NE pahalı? NE ucuz?

15 Mayıs 2016 Pazar

Uzun zamandır yazmıyordum. Tekrar döndüm. Bu süre zarfında Riga'ya erasmusa gidecek birçok kişi beni sosyal medya üzerinden bulup birçok soru sordu. Bu sayede güzel arkadaşlar da edindim. Şimdi en çok gelen soruları buradan yavaş yavaş açıklamaya çalışacağım

 Genel olarak en çok gelen sorulardan biri ne pahalı? ne ucuz?

Riga'da genel olarak tekstil pahalıdır. He çok aşırı değil ama Türkiye standartlarının üzerinde. Aklınızda " acaba Türkiye'den mi götürsem oradan mı alırım?" diye bir soru varsa ve eğer bavulunuzda da yer varsa Türkiye'den götürmeniz daha yararlı olacaktır. Özellikle kışlık mont vb kalın şeyleri.

GSM ucuzdur. Ben erasmus yaparken BITE diye bir markayı kullanıyordum. Ne kadar para yüklersen o kadar kullanıyorsun. Kendi arasında konuşmak bedava, Türkiyeyi aramak dakikası 0,15 cent idi. Mesela ben 10 € yüklerdim genelde. Yüklediğiniz para üzerinden konuşuyor internete giriyorsunuz. öyle paket falan yok. 10€'ya 8 gb internet kullanıyordum. ve konuşuyordum.

Alkollü içecekler ucuz tahmin ettiğiniz gibi. 70'lik Vodkalar 10-12€ civarında. Okul dönüşü cebinizde kalan bozuklular ile 6 lı bira alabilirsiniz. biralar 50 cent falan. Şaka gibi ama öyle cidden :( ayrıntıya girmeyeceğim üzülüyorum.

Yemek standartların üzerinde biraz. Özellikle Türk kebapçılar falan tamamen kazık. İlk zamanlar ne yiyeceğimizi bilemediğimizden onlara sarılıyorduk. Bir dürüm 4 € olur mu be. Zaten rigada yemek için fazla bir şansınız yok. Yemek kültürü gelişmiş bir yer değil. Anca Mc Donald's. Marketlerde tavuk pahalı. Domuz ucuz. Daha pahalı. Meyveler pahalıdır. Orada yetişmediği için çoğu İthal'dir.Burada beğenmeyip yemediğimiz incir orada tane ile satılıyor. Tanesi 1.5 €

Şunu da belirteyim, tam yerini tarif edemem ama Old Town'da "GarlicPub" var. Hazırlanan her şey sarımsak soğandan. Oraya bir uğrayın kesin. Sarımsaklı bira, full sarımsak soğandan çorbalar.

toplu taşıma için kart çıkarırsanız ucuz. aksi halde pahalıya denk gelir. Oradaki otobüslerde burada olduğu gibi şöförün oradan kart basmıyorsunuz. her kapının orada kart basma yerleri var. bu yüzden kaçak binme çok olur. ama bazı yerlerde kontrol oluyor. kaçak biner ve yakalanırsanız hem otobüsten indirilirsiniz hem de para cezası yersiniz.

bence yapmayın.


Bir terbiye örneği; Moskova yolculuğu

4 Ocak 2015 Pazar

Öncelikle bu yazıyı anca şimdi yazabiliyorum. He çok zamanım olmadığından mı? yok değil. Sadece yeni bu yazıyı yazama havasına girebildim. Burada Moskova gezimi anlatmayacağım. Sadece yolculuk eziyetini. Gezi daha sonra.

Riga Moskova yolculuğum hayatımdaki en berbat ve insanı terbiye eden, hayata başka açıdan bakmasını sağlayan bir yolculuk oldu. 16 saat sürecek yolculuk için dört arkadaş tren bileti aldık. Önceden hiç şehirler arası dahi tren yolculuğu yapmadığım için treni pek hayal edemiyordum. Hani en azından havadar bi şey bekliyordum.
Zaman geldi trene geldik. İçeri ilk adımı attığımda hayallerimden çok daha farklı olduğun, insanların sıkış tepiş oturduğun ve içeride 2 nefeslik hava olduğunu görünce bir anda şoka uğradım. Ayriyetten ekstra para vermeyip, cimrilik yapıp koltukları random almıştık. 16 saatlik yolculuk en azından muhabbet eder, oyun oynarız bir şekilde geçer diyorduk. Lakin  birbirimizden ayrı olarak geçecekti.

Koltuk numaramı buldum ve yerime oturdum.
Çantamda 1 adet sudoku ve telefonumda bin bir çeşit şarkı vardı. Yolculuk için onlara güveniyordum.
Bir de ekstra olarak bol bol sandviç vardı.
Kompartımanda iki genç 3 genç 2 yaşlı rus arkadaşım vardı. İlk başta genç arkadaşları görünce "İngilizce biliyorlardır, onlarla muhabbet ederim" diye içimden fısıldayıp kendimi rahatlatıyordum.

Yolculuğun ilk başlarında müzik dinleyerek rahatlamaya 16 saatin nasıl geçeceğini düşünmemeye çalışıyordum. Bir saat geçtikten sonra gençlerin 2 tanesi ve 1 yaşlı teyze kart oyunu oynamaya başladılar. Bana da rusça oun teklif ettiler ve ben rusçayı iyi bilmediğimi ingilizce konuşmalarını söyledim. Ama oda ne! gençler ingilizce bilmiyor. Ben şok, ben mefta :(. Nazikçe oyun tekliflerini reddettim, onlarda "hihih" diye gülüp oyunlarına devam ettiler.

Onlarla oyun oynamayı çok isterdim. Zaman geçirmek için iyi bir taktik.

Kulaklıklarımı geri taktım, içerideki kokuyu duymamaya çalıştım.
Koltuklar da acayip rahatsız ve sert.
Yaşlı teyzelerden oyun oynamayanı biraz sert kadın. bir de yanımda oturuyor. Onun da stresi sardı beni. Elinin tersiyle beklenmedik bir anda yapıştıracak gibiydi sanki.
Kompartımanın sigara içme bölümüne hemen bitişikti. İnsanlar sürekli sigara içmek için gidip geliyorlardı ve benim omzuma çarpıyorlardı. Oturduğum yer koridor tarafı ve omuzlarım da biraz geniş olunca bu bir zamandan sonra sıkıntı yaratmaya başladı. ( Yaşlı rus teyzelerin şişmanlığından söz etmiyorum).

Zaman geçtikçe ve hava karardıkça insanlar uyuma moduna geçip üstlerine pijamalarını girmeye başladılar. Kompartımanlarda ki yatakları alan paralı teyze ve amcalar tek tek yukarı çıktılar.
Ben uzun yolculuklarda kesinlikle uyuyamayan biriyim. "şimdi millet uyuyacak ben ne yapıcam" diye düşünürken içeride yavaş yavaş ilerleyen radyodan bir müzik ilişti kulağıma. Oda ne? Tarkan-Kuzu Kuzu :) Bir Tren rusun arasında Tarkan duyunca bir garip oldum. Zaten sıkıntıdan be bel ağrısından geberecektim, şarkıyı duyunda ağlamaya geçecektim az kaldı.

Yaklaşık 4 saat geride kalmıştı ve benim o sert koltuklarda oturmaktan götüm uyuşmuş ve belim tutulmuştu. "Allahım neden paraya kıyıp uçakla gitmedim" diye ağlıyordum için için. Daha 14 saat vardı. İçerideki görevliyi yakalayıp "hiç ara verecek miyiz?" diye sordum. "Hayır" cevabı alıp yerime oturdum.  Hani diyebilirsiniz "ne abarttın arkadaş, otur götünün üstüne git. Biz 24 saat İstanbul'dan Antep'e gidiyoruz" Otobüs olsa giderim sıkıntı yok. Ama bu tren ve içeride gram hava yok ve kompartıman çok sıkışık ve leş kokuyor.


Artık yavaş yavaş uyku belirtileri gelmeye başladı. Yanımdaki asık suratlı teyze yukarı yatağına çıktı. Tatlı teyze götünü devirdi koltuğa yattı ve ayaklarını bana dayadı. Ona baktığımı görünce güldü üstüne. Karşımdaki çocuklarda yavaştan uyku hazırlıklarına başladılar. Herkes yumaya başlayınca, kabin içindeki ışığı çok kısık hale getirdiler. Artık sudoku da çözemiyordum. Işık sönünce uykum da gelmeye başladı yavaştan. Ayakları da ileri uzatamıyorum. Tam işkence. Kafamı sadece arkaya yaslayabiliyorum. Sağ ve sol yok. Arada ayaklarım açılsın diye arkadaşlarımı ziyaret ediyor, onların da benim gibi kötü hatta bazılarının daha kötü olduğunu görünce yalnız olmadığımı anlayıp geri dönüyordum.

Kenardaki tekli koltuklarda oturan biri uzun saçlı gözlüklü genç çocuk ve diğeri yaşlı amca kalkıp başka yere gittiler. koltuğun ortasındaki masa katlanıp koltuğa dahil oluyor ve küçük bir yatak oluyordu. Bunlar 20 dk falan geri gelmeyince ben de direk atladım. masayı kapatıp direk uzandım. Rüya gibiydi. Belimde bi uyuşma ve hafif rahatlama geldi. İçimden sahiplerinin gelmemesi için dua ediyordum. Yavaş yavaş inen bir ucu delik uyku yastığımı başımın altına koydum. Ceketimi çıkartıp üstüme örttükten sonra Rus teyzenin osuruk sesi eşliğinde uykuya daldım. Çok değil yaklaşık 2 saat sonra tekrar uyandım. Hava hafif aydınlanmıştı ve koltuğun gerçek sahibi gelmiş, benim yerime oturmuş beni izliyordu. Hemen bi utangaçlıkla toparlanıp yerime geçtim. Adamcağızda kendi yerine geçti.
Rusya sınırına geldik. Tren durdu. Rus askerleri trene tek tek bindi. Bizim bölüme sert bakışlı kadın bi asker bindi. Pasaportları topladı gitti.  Uyuyan Rus teyzeler "sülalem raad" triplerinde yataklarından kalkmadan pasaportlarını verdiler. Ben ise 3,5 atıyordum yine sıkıntı yaşayacağım diye.   Daha önceden Kaliningrad'a girerken 30 dk sorguya çekildiğimden bu sefer de korku vardı içimde. Yine sıkıntı yaşayacağım diye. Lakin öyle olmadı. Asker yaklaşık 15 dk sonra geldi. Pasaportları geri verdi. Sadece " Letonya'da mı yaşıyorsun" diye bir sor sordu. Büyük ihtimal trenin çok kalabalık oluşundan dolayı geçiş daha hızlı  ve kolay oldu. Kalabalık adamla uğraşmak zor. Bi otobüs insan olsa kolay tabi.


Sonra bayağı bir süre daha yola devam ederek Moskova'ya vardık. İndiğimde yeni doğmuş bir bebek gibi oksijen ciğerlerimi yaktı.

Rozetler ve Paralar Duvarda

4 Temmuz 2014 Cuma

Gezdiğim her yerden bu yakaya taktığımız rozetler var ya, he işte onlardan biriktirdim. Alınacak en pahalı şeylerden. Biraz tuzlu meretler. İlk zamanlar para bolken gittiğimiz yerlerden aldık. Sonlara doğru biraz zor olsa da mecbur ne yapacaksın. Başladık bir kere.

Sırasıyla; en üstteki ikisi Riga ve Latvia. Eee tabi o kadar yaşamışlık var. Artık 2. memleketimiz sayılır. Onlar en üste. Sonra Roma, Venedik, Krakow, Varşova, Helsinki, Oslo, Stockholm, Barcelona, Vienna, Budapeşte, Moskova, St.Petersburg, Kaliningrad, Bratislava, Talinn ve Vilnius. Hepsini tek tek özenle biriktirdim. Tabi döner dönmez ikl iş mahallemizin deli camcısına gidip çerçevelettim. Lakin bu kadar pahalı tutacağını bilmiyordum. 30 lira tuttu meret. :(


LAT

Şimdi siz erasmus için Riga'ya gidecek olanlar, Lat nedir bilmeyeceksiniz. Benim ilk dönemimde yaklaşık 5 ay Lat geçiyordu ülkede. 1 Lat = 4 TL ediyor. Düşen bozuklukların bile peşinden nasıl gittiğimizi anlatamam. Sonra 2014 ile beraber € ya geçildi. Bize de geçirdiler tabi. € oldu 3.1 TL. Çok zor günlerdi. Vodka'yı bile dandik marka içmek zorunda kalmıştım :( 

Sadede gel dersen, işte ben de bu Lat'lar piyasadan kalkmadan saklayabildiğimi sakladım. Malum öğrenciyiz. Saklayabildiğim en büyük bara 5 Lat. Sanırım onu da saklayan tek öğrenci benimdir. Fotoğrafdakiler toplam 22 Tl civarında ediyor. İyi para. 15 tane bira alırsın bu paraya Riga'da. Tabloda bozukluklardan sadece 2 Lat eksik. Onu da nasıl unuttuysam. Lanet olsun, sebebi neydi ki :(